Temmuz’un ilk günününden selamlar. Yazın ortasına girişimiz maalesef alıştığımızdan da sıcak oldu. Mevsimin sıcaklığından değil, gündemin sıcaklığından bahsediyorum. Bir yanda ormanlar alev alev, öte yandan sokağın gündemi yangın yeri… Cümleler klişe mi geldi, okuduğunuzda öyle olmadığını anlayacaksınız;
Haziran’ın son saatlerinde İstanbul’un göbeğinde İstiklal Caddesi’nde hareketlilik başladı. Hayır hayır öyle aklınıza hemen geldiği gibi bir hak arayışı eyleminden bahsetmiyorum. Bu kez başlayan sokak hareketi tam bir hak ihlali. Leman Dergisi son sayısında yayınlanan bir karikatürden sonra, aşırı dinci grupların saldırısına uğradı. Olan biteni az çok biliyorsunuzdur, gelin ben sizi her zamanki gibi görünenin arkasına götüreyim.
Hz. Muhammed’i resmettikleri iddiasıyla dergiye saldıran grup sokağa 30 Haziran akşamı çıktı. Peki bahsi geçen yayın hangi tarihte raflara çıktı?: 26 Haziran. Aradan geçen 4 günde hiç ses çıkartmayanlar neden ve nasıl dün akşamı seçtiler? Cevaplardan biri “gündem değiştirme” seçeneği olsa da ben buna yetmez ama evet diyorum. Amaç sadece gündem değiştirmek değil gibi görünüyor.
Geçtiğimiz hafta Yeşim Salkım’ın on yıl önce türbanlı kadınlar hakkında söylediği ayrımcılık içeren videosu yeniden servis edildi. Tekrar ediyorum - 10 yıl -. Kendisi o zaman da özür dilemişti, on yıl sonra yeniden özür diledi ve yanlış şeyler söylediğini yineledi. Ancak bilirsiniz nefret söylemi ne özrü ne de hatayı kabulü tanır. O cımbızla istediğini seçer ve işine bakar. Geçen hafta işte böyle bir hikayeyle yeniden “din üzerinden ayrımcılık” fitili ateşlendi.
Bir taraftan ne oluyordu? Çok cılız bir tondan Kemal Kılıçdaroğlu’nun alevi olduğu için genel başkanlığa istenmediği gibi bir söylenti servis ediliyordu. O cılız sesin tonu, dün gece ülkenin en tepesindeki kişi tarafından arttırıldı. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Twitter’dan yayınladığı gönderide bakın ne diyordu:
Ortada seviyeli bir tartışma değil, demokrasinin standardını dibe çeken bir hakaret teatisi söz konusudur. Bu iç savaşın tek müspet yanı, kirli çamaşırların ortaya dökülmesidir. Meselenin Alevi canlarımızı rencide edecek boyuta ulaşmasını, özellikle Muharrem ayının manevi ikliminde fevkalade yanlış buluyoruz.
Yıllarca alevi kimliği bilinirken Genel Başkanlık koltuğunda oturmuş bir ismin, bugün hiç ortada yokken aleviliği üzerinden gündem yapılmaya çalışılması olsa olsa din ögesinin canlandırılması arzulanmasıyla açıklanabilir. Birileri ısrarla din konuşulsun istiyor, konuyu köpürtmeye çalışıyor gibi görünüyor…
Ve dün gece İstanbul’un en merkezi noktasında din ögesi artık sokaklarda vahşice ve rahatça kendini gösterebilecek ortamı yakalıyor. Leman Dergisi önce bir grup vatandaş tarafından saldırıya uğruyor. Sonra aynı adrese bu kez devletin resmi organları baskın düzenleyip yasal işlem başlatıyor. Önce sivil halk din elden gidiyor diyerek “işaret ediyor”, sonra devletin resmi organları “tamam o iş bizde merak etmeyin” diyor. Bu ortaklığa sosyal medya eliyle üst düzey yetkililer katılıyor. Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı arka arkaya tweetler atarak yapılan ters kelepçeli gözaltıları paylaşırken, İstiklal Caddesi’nde kalabalık artıyor ve şeriat sloganları atılıyor...
Polisin hemen önünde yüksek sesle cihatçı bir dilden öldürme çağrısı yapılıyor, barlarda oturan insanlara saldırılıyor, şeriat sloganları atılıyor ve hatta gecenin ilerleyen saatlerinde polislere de saldırıyorlar… Peki polis? İzlediğimiz görüntülerde polisler kendilerine saldırılırken bile sakin, kendilerine saldırılırken bile sakinlik çağrısı yapıyor. Atılan sloganlar, yapılan saldırıların Anayasa ihlali olduğunu hatırlatmak istiyorum ve yineliyorum Anayasa ihlali. Hani şu son dönemde değişikliği yeniden gündeme gelen, değiştirmeye doyamadıkları Anayasa’nın ihlali… Gerisini hayal gücünüze bırakıyorum!
Bu arada tüm bunlar yaşanırken Leman Dergisi açıklama yapıyor, bizim çizdiğimiz Hz. Muhammed değildi, geçmişte Mavi Marmara gemisine destek ve birçok farklı duyarlılıkla yayınlarımız oldu dediler. Ancak az önce verdiğim örneklerdeki gibi, özür ya da gerçek değil, görülmek istenen görülüyor yine…
Ve bugün 1 Temmuz. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanışının 100.günü. Akşam CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve parti yetkilileri Saraçhane meydanında miting düzenliyor.
Yarın ise 2 Temmuz, Sivas Katliamı’nın yıl dönümü.
Bir yandan ormanlar cayır cayır yanıyor - yine ve öte taraftan meclis gündeminde hem raftan indirilen iklim yasası, hem yeni madencilik torba yasası var. Hepsinin sonu doğanın katline çıkıyor. Yeri gelmişken ileteyim, dün geceki canlı yayında da söylemiştim; iklim yasası görüşmeleri Mayıs ayında birden yarıda kesilmiş ve kimse sebebini anlamamıştı. Ben anlatayım; sebebi o günlerde CHP’nin Anadolu’daki gümbür gümbür yükselen sesiydi. Daha doğru bir ifadeyle ana muhalefet önderliğinde Anadolu halkının - AKP’nin kalesi olan illerin iktidara yeter artık dediği günlerdi. Çiftçisinin “turbunnan şalgamından ülke yönetilmez” diye meydanlarda isyan ettiği günlerdi. İklim yasasının ucu tarıma dokunduğu ve o günlerde organik tarım yapanlar bu yasa tasarısına karşı çıktığı için, daha fazla tepki çekmemek adına iklim yasası görüşlemerini ertelemişlerdi. Bana gelen kulis bilgisi bu şekilde, dönüp bakınca o günlere oldukça tutarlı görünüyor. Şimdilerde Anadolu’daki sesler sustu, çiftçi meydanlardan tarlalara döndü ve malum yasa yeniden meclis gündemine geldi.
Temmuz’da TBMM tatile girmiyor, bir süre konmaksızın meclis mesaisine devam edilmesi kararı verildi. Bir yandan bahsettiğim yasa tasarıları görüşülecek, bir yandan Terörsüz Türkiye için komisyon kurulması bekleniyor.
Bu sabah ayrıca yeni gözaltılar da oldu; İzmir’in eski Belediye Başkanı Tunç Soyer ve CHP’li İl Başkanı dahil pek çok kişi gözaltına alındı.
Bu bülten aslında yoktu, içimden geldi. Öyle tatlı bir yerden değil de sancıyla çıkıverdi. Size CHP’nin kurultay iptal davasındaki izlenimlerimi gönderecektim ama kalemim bu sabah bu ağır gündemle şekillendi.
Kapatırken çağrımı yapayım, ücretli abone olmayı hatırlayın♡ Basmakalıp yayınlar arasında farklı bakış açıları kazanmak için, hiçbir yerde duyamacağınız haberleri duymak için ve elbette demokrasi için bağımsız gazetecilik artık bir zaruriyet. Bütçeniz elveriyorsa buyrun ücretli abone olmaya. Hepinize sevgiler.