Uçak Rötarlarının Sırrı: Değerini Ortaya Koyanların Mücadelesi
Sıklığı gittikçe artan uçak seferlerindeki rötarların altında, özlük haklarını alamayan hava kontrolörlerinin mücadelesi var. Hakkımızı aramaktan çekindiğimiz bir dönemde hepimize ilham oluyorlar.
Bu yayını okumak ücretsizdir. Beğenmeniz, yorum yapmanız ve/veya beğenebilecek birileriyle paylaşmanız beni mutlu edecek. Yanı sıra ücretli abone olarak yayınlarımı destekleyebilirsiniz.
Uçak rötarları neden bu kadar sık yaşanmaya başladı? Şu günlerde havayoluyla seyahat eden herkesi direkt etkileyen gecikmelerin temeli 2023 yılı Eylül ayına dayanıyor. Kendilerini pilot anonslarındaki “kule” olarak bildiğimiz hava trafik kontrolörleri, 8 Eylül 2023 tarihinde bir açıklama yaparak özlük haklarının peşine düştüklerini duyurdu. Ve her şeyden bundan sonra başladı. Haklarını alamadıkları için seslerini duyurmak isteyen hava trafik kontrolörleri, inisiyatif almadan çalışma (İAÇ) modelini uygulayacaklarını açıkladı.
Konuyu derinlemesine araştırmak üzere hava ulaşımında deneyimli farklı meslek gruplarından kişilerle görüşmeler yaptım. İsimlerini açıklamak istemeyen haber kaynaklarımın adı bende saklı. Kendilerinin anlattıkları bu haber dosyasına ışık tutuyor. Bir pilot ve bir kabin memuruyla röportajlar gerçekleştirdim. Ancak istedim ki bu kişilerden önce, yaşananların asıl muhattabı olan bir hava trafik kontrolörüyle görüşeyim. Kendileri kamu çalışanı olduğu için konuşamıyorlar. Hava Trafik Kontrolörleri Ve Diğer Ulaştırma Çalışanları Sendikası (HTK-SEN) Basın ve İletişimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Rabia Karabaş ile görüşmeyi çok istedim. Ancak 2 gün önce kendisinin hiçbir hukuki gerekçe yokken görev yerinin değiştirildiği haberini aldım. DHMİ Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen resmi bir yazıyla, yaklaşık iki yıldır İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nda hava trafik kontrolörü olarak görev yapan Genel Başkan Yardımcısı Rabia Demir Karabaş’ın görev yerinin değiştirilmesi ve eski görev yerine geri gönderilmesi yönünde bir karar alındı. Anayasal haklarını aradıklarını belirten sendika avukatları, her türlü hukuki mücadeleyi vereceklerini söylüyor.
Ben de sizlere bu mobbingin gölgesinde neler yaşandığını anlatmak üzere haberime devam ediyorum.
İnisiyatif Neden Bu Kadar Değerli?
Hava trafik kontrolörleri bulundukları hava sahasında her türlü hava aracının sevk ve idaresinden sorumlu çalışanlardır. İnisiyatif alarak çalışmaları, adı üzerinde tamamen kendi iradeleriyle uyguladıkları bir yöntemdir.
İnisiyatif alarak çalışmaları uçuş sürelerini kısaltır. Görüştüğüm bir pilot, hava kontrolörlerinin inisiyatif alarak çalışmalarıyla uçuş başına ortalama 7 dakika kazandıklarını iletti. Bu 7 dakikayı Türk hava sahasının tamamında ve her gün binlerce kez gerçekleşen uçuşlarla çarparsanız ortaya ciddi bir sayısal değer çıkıyor. Ortalama 7 dakikalık bir zaman tasarrufu her şeyden önce yolculara ve havayolu çalışanlarının tamamına vakit kazandırmak demek. Aynı zamanda üst üste koyacağınız binlerce 7 dakika ile uçak yakıtlarından tasarruf yapılıyor, havayolu şirketleri de yakıttan milyonlarca dolar kar elde ediyor.
Hava kontrolörlerinin inisiyatif alarak çalışmalarıyla ortaya çıkan bu yakıt tasarrufu, doğayı da koruyor. Daha az karbon salınımı oluyor ve hava daha az kirleniyor. Yani neresinden tutsanız olumlu sonuçlar doğuran bir sistem var ortada.
Kontrolörler inisiyatif almayı bıraktığında aksaklıklar yaşanmaya başlıyor. Bir uçuşta yaşanan aksaklık gidiş-geliş sistemini de hesaba katarsanız zincirleme biçimde tüm uçuşları etkiliyor. Böylelikle son haftalarda uçakla seyahat eden neredeyse herkesin yaşadığı rötar krizi doğuyor.
Hava trafik kontrolörlerinin inisiyatif almasıyla ortaya çıkan çok yönlü tasarrufun yanı sıra, gelin bir de kendilerinin performans değerlerine bakalım. Kendileri çalışmalarında gösterdikleri emekle 41 ülke içinde 2.sırada yer alıyor. Avrupa ortalamasının ise %24’ü üzerinde performans sergiliyorlar.
Sorun Nerede Başlıyor?
Ülkemizde kamu personeli olan hava trafik kontrolörleri mesleki olarak Eurocontrol’e bağlı çalışıyor. Kuruluşu 1960 olan ve Türkiye’nin 1989’da dahil olduğu Eurocontrol, “Avrupa Hava Seyrüsefer Güvenliği Örgütü”dür. Kar amacı gütmeyen bu organizasyonun amacı Avrupa bölgesinde güvenli, verimli ve çevre dostu hava trafik operasyonları sağlayabilmek ve hava sahalarının bölgesel denetimi yapmaktır. Eurocontrol şöyle para kazanır: Kendisine bağlı hava sahasını kullanan uçaklar o ülkenin birim maliyetinde Eurocontrol’e ödeme yaparlar. Bu bir havuza aktarılır. Bu havuzdanda da kendilerine bağlı çalışan tüm kontrolörlere tazminat adında ödemeler yapılır. Kendi ülkemiz üzerinden örnek vererek anlatamam gerekirse: Türkiye hava sahasını kullanan uçaklar Türkiye birim maliyetinde Eurocontrol’e ödeme yapıyor. Eurocontrol’de kendi fonunda biriken bu paradan Türk hava trafik kontrolörlerine tazminat ödüyor. Bu ödeme kontrolörlerin hesabına Eurocontrol tarafından direkt yatırılmıyor, arada resmi kurumlar var. İşte hadise burada patlak veriyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilgili resmi birimleri Eurocontrol’den çalışanların hakkı olan bu parayı alıp onların maaşlarına eklemiyor. Haksızlık da burada doğuyor. HTK-SEN tarafından yapılan açıklamalarda bu hak ihlalinin yıllardır yaşandığını söyleniyor. Diğer ülkelerde hava trafik kontrolörleri ve pilotlar denk özlük haklarına sahipken, ülkemizde bu iki meslek grubunun özlük hakları arasında uçurum var.
İşin ilginç yanı Eurocontrol’den gelen ve hava trafik kontrolörlerinin maaşına eklenecek tutarı devlet vergilendirebiliyor. Devletimiz için de gelir vergisi yoluyla ülke bütçesine katkı sağlıyor bu ödeme. Ancak sebebi anlaşılmayan bir şekilde Eurocontrol’den gelen paranın tamamı çekilip ilgili kişilere dağıtılmıyor.
Yaptıkları işin stresi ve önemi karşısında hakları olan maaşı alamadıklarını söyleyen HTK-SEN çalışanlarının açıklamalarını, bir Ekşi Sözlük yazarının aktardıkları şöyle destekliyor: “Maaşlara dönelim. Mesela Eurocontrol’e uymaya kalkarsak DHMİ’de calışan bir hava trafik kontroloru, yıllık brüt 70-80bin Euro para alır. (Sadece Eurocontrol’den gelen para bu). Bu da bugun 500bin lirayı geçiyor. Şu anda ise maaş yıllık brüt yaklaşık olarak 160bin lira ki bunun yarısını devlet veriyor, diğer yarısı Avrupa’dan geliyor. Eurocontrol’den maksimum parayı çekersek HTK başuna devlet yılda 200bin lira vergi geliri elde eder. Bakın devlet yıllık 80bin lira ayırır iken, 200bin lira gelir vergisi almış olur.” Bahsi geçen Ekşi Sözlük entrysi 2020 yılına ait, şu andaki tutarları ayrıca hesaplamak gerek.
Asıl Sorun Nereden Kaynaklanıyor?
Özlük haklarının peşine düşen HTK-SEN böylelikle bir karar alıyor: inisiyatif almadan çalışmak (İAÇ). 8 Eylül’de yaptıkları basın duyurusuyla emeklerini gözetmek üzere giriştikleri yöntemi ilk olarak 23 Eylül’de uyguladılar. Her İAÇ öncesi tarihleri duyuruyorlar. Şu günlerde inisiyatif almadan çalışmaya devam ediyorlar ve öngördükleri İAÇ faaliyetinin bitiş tarihi 21 Temmuz 2024.
Hava trafik kontrolörleri inisiyatif almadan çalışacakları tarihleri duyurmalarına ve bu çalışma biçiminin rötarları beraberinde getirdiğinin bilinmesine rağmen havayolu firmaları herhangi önlem almıyor. Aslında rötar krizleri biraz da buradan doğuyor gibi görünüyor. Avrupa’da yapılan grev ya da iş yavaşlatmalarında havayolu firmaları yolcularına bunun duyurusunu yapıyor ve uçuş planlarını bu duruma göre organize ediyor. HTK-SEN yaptıklarının bir grev ya da iş yavaşlatma olmadığına dikkat çekse de bu çalışma faaliyeti gecikmeleri kaçınılmaz kılıyor. Görünen o ki havayolu firmaları kule çalışanlarının bu İAÇ duyurularını dikkate almadan, tüm uçuşları aynı şekilde gerçekleştirmeye çalışıyor. Ancak inisiyatifin önemini gözetmedikleri için masadaki hesap pistlere uymuyor.
Yaptığım görüşmelerde edindiğim bir bilgi uçuş iptalleri veya gecikmelerin ağırlıkla lokal uçuşlarda yaşandığı yönünde. İade tutarı yurtiçi uçuşlarda TL bazında, yurtdışı uçuşlarda ise döviz bazında yapıldığından yurtiçi uçuşlar daha gözden çıkarılabilir oluyor. İddia o ki döviz bazında yapılan iadeler havayolu firmalarını daha fazla zorladığı için, uluslararası uçuşların işleyişine daha fazla ihtimam gösteriliyor.
Tatil sezonunun başlaması, uçak seferlerinin artması ve filoların yaz aylarındaki yetersizsizliği de tüm bu gecikmelere tuz biber oluyor.
Arka Planda Bilinmeyenler
Çalışanlar mağdur, yolcular mağdur, sürecin içinde bulunan herkes mağdur. Yolcular planlarını düzgün yapamıyor, çalışanlar hayatlarını organize etmekte güçlük çekiyor. Öyle ki görüştüğüm bir havayolu çalışanı kişisel seyahatini garanti görmeyerek bir yurtiçi seyahatini uçak yerine otobüsle yapmayı tercih etmişti. Ya da bir başka örnek Kayseri’ye uçmak üzere evden çıkan görevlinin kendini Düsseldorf’ta bulmasına varacak kadar aksiliklerin yaşanıyor oluşu…
Havalimanları bugünlerde gergin. Hem yolcular hem çalışanlar ne kadar rötar yiyeceklerinin endişesiyle evden çıkıyor. Beraberinde ismini gizli tutan bir kabin memurunun anlattıkları, eğitimsizliğin de sorunlara çanak tuttuğunu gösteriyor. Kendisinin yakın zamanda yaşadığı bir deneyim şöyle: “Görme ve işitme engelli bir yolcu rötarlara tepki gösterdi, yer hosteslerine çıkıştı. Ortam zaten çok gergin. O yer hostesi de yolcuya destek olması gerekirken durumunu daha da zorlaştırıp keyfi olarak koltuğunu değiştirdi. Yolcuyu önden alıp en arkaya 34 numaraya oturttu. Zaten mağdur olmuş bir yolcunun o andaki durumunu daha da zorlaştırdı. Oysa yolcunun o andaki muhatabı yer görevlisi ve dolayısıyla tepkisini ona gösterecek. Görevli burada durumu kişiselleştiriyor, oysa orada bir kurumu temsil ediyor ve bunun farkında değil.”
Bu süreçte en fazla yıpranan meslek gruplarından biri benim anladığım kadarıyla yer ve kabin memurları. Çünkü. kendileri yolcularla direkt muhattap olan kişiler. Hem kendi düzenlerininin stresini hem de yolcuların stresini gözetip yönetmeye çalışıyorlar. Ancak görüştüğüm kabin memuru buna rağmen hava trafik kontrolörlerinin aldığı kararı destekliyor ve onları haklı buluyor.
Değerimizin Farkına Varalım
Ben de bu yaşananlarda HTK-SEN’in inisiyatif almadan çalışma kararını yerinde buluyorum. Yıllardır hak arama mücadelesinde pasif kalmış bir topluma, ilham oluyorlar.
Ancak yetkililer bürokratik engeller her ne ise onu çözmemekte ısrarcı görünüyor. Hem devlet kanadının harekete geçmemesi, hem İAÇ’nın önceden duyurulmasına rağmen havayolu firmalarının sıkış tepiş biçimde uçuşları gerçekleştirmeye çalışması gözden kaçmamalı.
Sendikal haklarını arayan HTK-SEN aslında kendi değerine sahip çıkıyor. İnisiyatif almama kararı onların sistemde ne kadar önemli bir konumda olduğunu gösteriyor. Tam burada durup şunu hatırlatmak istiyorum: Değersiz olduğumuz gerçek değil, bu hem toplumsal olarak bize dayatılılan hem de çocukluğumuzda yetiştirilirken pompalanan bir inanç. HTK-SEN’in bu girişimiyle “değersiz olduğumuz inancı” da yıkılıyor aslında, umarım kendini değersiz ve yetersiz hisseden okuyucular bu açılımı görebilirler.
HTK-SEN Eylül ayında mücadelesine başlarken şu ifadeyi kullanmıştı: “Bu faaliyet Türkiye Yüzyılı için bir adımdır.” Bize sunulandan farklı bir Türkiye Yüzyılı faaliyeti olarak yasal çerçevedeki bu ender girişimi takip etmeye devam edeceğim.
Ekşi Sözlük Alıntısı: https://eksisozluk.com/entry/104131881